|
|
 |
Kuran'da Evren Hakkında Verilen Bilgiler
Kuran, Allah'ın insanlara gönderdiği kutsal kitaptır. Her konuda en doğru bilgiler Kuran'dan öğrenilir. Çünkü, Kuran'ın her satırı Yüce Allah'ın bir sözüdür. Fakat, Kuran'ın indirildiği dönemde, bilim ve teknoloji bugünkü kadar gelişmiş değildi. Bu sebeple, son yıllara gelinceye kadar Kuran'da yazılı olan bilgiler araştırılamadı. Bugün ise bilimde ve teknolojide çok büyük ilerlemeler yaşanmaktadır. Her yeni gelişme, Kuran'da haber verilen bilgilerle tamamen aynı çıkmaktadır. Örneğin, Kuran'da evrenin bir aradayken ayrılıp dağıldığı bildirilir. Önceki sayfalarda size anlattığımız gibi, günümüz biliminin ulaştığı sonuç, Kuran'daki bilginin tamamen aynısıdır. Kuran'da bu bilimsel gerçek şu şekilde anlatılır:
O inkar edenler görmüyorlar mı ki (başlangıçta) göklerle yer birbiriyle bitişikken, biz onları ayırdık … (Enbiya Suresi, 30)
Bu ayeti şu şekilde açıklayabiliriz
- "Gökler" kelimesi, tüm evren anlamına gelir.
- Öyleyse, "Göklerle yer birbiriyle birleşikti" ifadesi, eskiden evrendeki tüm varlıkların birbirleriyle içiçe olduğunu anlatır.
- Son olarak, "Onları ayırdık" ifadesi evrenin patlamayla parçalara ayrıldığını belirtir.
Kuran'da, bilimin yeni keşfettiği, evrenle ilgili daha pek çok bilgi vardır. Şimdi bu bilgilerden bir örnek daha verelim.
Size daha önce söz ettiğimiz Hubble adlı gök bilimci, evrenin genişlediğini ispatladığında yıl 1929'du. Yani bundan sadece 72 yıl önceydi. Oysa, aynı bilgi Kuran'da bundan tam 1400 sene önce haber verilmiştir. Ayetlerde bu konudan şöyle bahsedilir:
Biz göğü 'büyük bir kudretle' bina ettik ve şüphesiz Biz (onu) genişleticiyiz. (Zariyat Suresi, 47)
Ayette geçen "gök" kelimesi, uzay ve evren anlamında kullanılmıştır. "Biz (onu) genişleticiyiz" ise açıkça evrenin genişlediğini bildirir.
Bu örnekler iki şeyi kanıtlar:
- Kuran kesin olarak Allah tarafından gönderilmiş bir kutsal kitaptır;
- Kuran'da yazılı olanlar, her zaman en doğru bilgilerdir. Çünkü Kuran, evreni ve içindeki herşeyi yaratan Allah tarafından gönderilmiştir, elbette Kendi yarattığını en iyi bilen de Allah'tır. TERTEMİZ EHL-İ BEYT VE HAZRET-İ ALİ (K.V.) İLE İLGİLİ ŞANLI ÂYETLER
1- “İnnema yüridûllahü liyüzhibe ankümürricse ehle’l beyti ve yütehireküm tethira-
Allah, siz Ehl-i Beyt’den bütün kötülükleri kaldırmayı irade etti ve sizleri tertemiz kıldı”. (Ahzab-33)
2- “Köl lâ es’elüküm Aleyhi ecren ille’l meveddete fi’l kurba-
De ki (Ya Muhammed): sizden peygamberliğim için bir ücret istemiyorum ancak Ehl-i Beyt’imi (akrabamı) seviniz”. (Şura-23)
3- “Mü’minlerden öyle erler vardır ki; Allah’a olan Ahd’lerinde durdular. Onlardan adağını yerine getiren vardır ve onlardan bekleyen vardır. Hiçbir şekilde değiştirmediler”. (Ahzab-23)
4- “Yara aldıktan sonra Allah’ın ve Resûlün çağrısına uyanlar içlerinden ihsan sahibi ve takvalı olanlar için büyük karşılık vardır”. (Âl-i İmran-172)
5- “Hiç Mü’min kimse fasık kimse gibi midir, bir olamazlar”. (Secde-18)
6- “Sana hile yapmak isterlerse muhakkak Allah sana yeter. O seni yardımıyla ve Mü’minlerle destekledi”. (Enfal-62)
7- “Ey Nebi! Sana Allah ve Mü’minlerden sana Tâbi (biat eden) olan yeter”. (Enfal-64)
8- “Yoksa, kötülük işleyenler kendilerini dirimleri ve ölümlerinde eşit olarak iman edip Salih amel işleyenler gibi mi, tutacağımızı sandılar? Ne kötü hükmediyorlar”. (Casiye-21)
9- “Muhakkak iman eden ve Salih amellerde bulunanlar, Onlar yaratıkların hayırlılarıdırlar”.
(Beyyine-7)
10- “Sizin Veliniz ancak Allah ve Resûlü ve namaz kılan ve rükûda iken zekat veren Mü’minlerdir”. (Maide-55)
11- “Şüphesiz en iyiler mizacı kâfur olan bir tastan içerler. Allah’ın kullarının taşıra taşıra içeceği bir kaynak. Adağı yerine getirirler ve şerri yaygın olan bir günden korkarlar. İçleri çektiği halde yiyeceği miskine, yetime ve esire yedirirler.” “Biz Sizi ancak Allah’ın rızası için doyuruyoruz sizden bir karşılık ve teşekkür dilemiyoruz. Doğrusu biz oldukça asık suratlı zorlu bir günden dolayı Rabbimizden korkuyoruz” derler. Allah da bu günün şerrinden onları korur onlara parlaklık ve sevinç verir…” (İnsan: 5-11)
12- “Mallarını gece ve gündüz gizli ve açık olarak infak edenler, onlar için Rableri katında karşılıkları vardır. Onlara korku yoktur ve üzülecekler de değillerdir”. (Bakara-274)
13- “İman edip hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler ve barındırıp yardım edenler işte onlar birbirlerinin Velileridir”. (Enfal-72)
14- “Sana ilim geldikten sonra kim seninle o konuda (Hz. İsa konusunda) uğraşırsa de ki: ’gelin, oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım; sonra da lânetleşip Allah’ın lânetini yalancılar üzerine kılalım”. (Âl-i İmran-61)
15- “Gerçekten biziz sana Kevser (Hz. Fatıma ile Ali’den devam eden günahsızlar) veren. Rabbin için namaz kıl kan akıt-kurban kes. (Ya Muhammed) Sana laf atanın soyu kesilecektir”. (Kevser:1-3)
Not: Gerek Kur’an’da gerekse Hadislerde hakkında en fazla övgüyle sözü edilen kişi Hz. Ali’dir. Abdullah İbni Abbas, Hz. Ali hakkında 300 Âyet’in indiğini belirtirken; Ahmed bin Hanbel “Ali hakkında Resûlüllah’dan (a.s.v.) gelen fazilet dolu sözler kimse hakkında gelmedi” demektedir. (Hz. Ali, Mustafa Yağmurlu, S.114, Beyan Yayınları).

II- TERTEMİZ EHL-İ BEYT VE HAZRET-İ ALİ (K.V.) İLE İLGİLİ KUDSİ HADİSLER
1- Cenab-ı Resûlullah (a.s.v.) buyururlar ki:
“Ey Ali! Cebrail Seni sevdiğine inanıyor.
Hz. Ali (k.v.) dedi ki:
-Cebrail beni sevecek dereceye ulaştı mı?
Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurdu:
-Evet, Cibril’den daha hayırlı olan Allah Azze ve Celle Seni seviyor”.(1)
(1) Hz.Peygamberin Dilinden Dört Halifesi, A. Fikri Yavuz, Sönmez Neşr. S. 249
2- “Resulullah (a.s.v.) Taif günü Hz. Ali (k.v.)’yi çağırdı ve Onunla hususi konuşma yaptı. (Bu görüşme o kadar uzadı ki) halk: “Resulullah (a.s.v.) Amcasının oğluyla görüşmesini uzattı” dedi. (Resulullah a.s.v. bunu işitince):
-“Onunla hususi görüşmeyi Ben yapmadım. Allah yaptı”, buyurdu. (2) Hz.Cabir (r.a.)’den:
(2) Kütüb-i Sitte Muhtasarı, İbrahim Canan, C. 12, S. 470 Hadis No: 4409.
3- Peygamber (s.a.v.)’in yanındaydık; yanında bir kavim-topluluk oturmaktaydı. Ali (k.v.) içeriye girdi. O girince onlar çıktılar. Çıktıklarında onu kınamaya koyuldular ve dediler ki:
“Vallahi o girdiği zaman çıkmayız”. Ondan sonra dönüp tekrar girdiler.
Bunun üzerine şöyle buyurdu: “Vallahi Onu sokup, sizi çıkartan Ben değilim! Onu sokup sizi çıkartan bilakis Allah’tır!..”(3) İbrahim b. Sa’d b. Ebi Vakkas’tan, Oda babasından:
(3) Hadislerle Hz. Ali, Nesâi, S. 38, H. 38.
4- Cenab-ı Resulullah (a.s.v.) buyururlar: “Göğe yükseltildiğim vakit, inciden bir saraya kadar götürüldüm. Döşeği parıldayan bir altındandı. Rabbim Ali hakkında, Bana üç haslet (özellik) Vahyetti:
1- O, Müslümanların Efendisidir,
2- Takva sahiplerinin İmamıdır,
3- Alın ve kolları beyazla nişanlananların (Seçkinlerin) Kumandanıdır”.
(4) İbni Kani(r.a.)’den: Hz. Peygamberin Dilinden Dört Halifesi, S. 281.
5-
“Cenab-ı Allah dört kimseyi sevmekle bana emretti ve kendisinin de onları sevdiğini bana haber verdi.
Soruldu:
- Ya Resûlallah, isimlerini bize söyle!
Hz. Peygamber:
- Ali onlardandır – bunu üç kere buyurdu -, bir de Ebû Zer, Mikdad ve Selman’dır.(5) Hz. Büreyde(r.a.)’dan: Aynı eser, S.293.
6-
Cebrail nazil oldu ve bana; Cenab-ı Allah’ın Ashabımdan dört kişiyi sevdiğini söyledi. Bunlar; Ali, Selman, Ebû Zer ve Mikdad’dır.(6) İbni Bureyde (r.a.)’dan:
Aynı eser S. 310.
7-Ya Ali! Rabbim bana seni din incelikleriyle iyice eğitmemi ve öğretmemi emretti ki, sen iyice kavrayıp kalbini dolduracak bir kudrete erişesin. Bunun üzerine de Kur’an’ın: ‘Onu, kavrayıp belleyecek kulak kavrar ve korur.’ (Hakka-12) Âyeti nazil oldu. İşte bu yüzden sen Âyette geçen ‘iyice kavrayıp belleyecek kudret oldun’. (7)
Ebu Nuaym, Hilye, C. 1, S. 80.
8- “Resulullah (a.s.v.) minbere çıkıp bir hayli söz söylediler. Sonra ‘Ebû Talib oğlu Ali nerede’ buyurdular. Ali, koşup ‘buradayım Ya Resulallah’ dedi. Resulullah (a.s.v.), Onu kucaklayıp göğüslerine bastılar, iki gözünün ortasından öptüler ve yüce bir sesle şöyle buyurdular:
“Ey Müslümanlar! Bu benim kardeşimdir, amcamın oğludur, damadımdır. Bu, etimdir, kanımdır, saçım-kılımdır. Bu, iki torunum cennet ehlinin gençlerinin uluları Hasan ile Hüseyin’in babasıdır. Bu, benden sıkıntıları giderendir. Bu, Allah’ın aslanıdır, yer yüzünde, düşmanlarına Allah’ın kılıcıdır. Allah’ın lâneti, lânet edenlerin lânetleri, (Hz.) Ali’ye buğz (içinden düşmanlık, kin beslemek) edene olsun; Ali’ye uzak olan, Allah’tan da uzaktır, benden de uzaktır. Allah’tan uzak olmayı, benden uzak olmayı seven, Ali’den uzak olsun. Burada bulunan, bulunmayana duyursun”.
Sonra, “Ya Ali” buyurdular, “Otur; Senin hakkında bunu Allah buyurdu, Allah tanıttı”. (8) Enes b. Malik(r.a.)’den: Abdulbaki Gölpınarlı, Hz. Peygamber ve Oniki İmam, S. 28, Der Yayınları, 1979, İstanbul.
|
|
 |
|
|
|
|